22.07.2021 tarihinde Alman Federal Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla beraber Resmi Gazete’de yayımlanan Alman Tedarik Zinciri Özen Yükümlülüğü Kanunu (Lieferkettensorgfaltsgesetz) (“LkSG”)(“Kanun”) 2023’ün ilk gününden itibaren yürürlüğe girmiştir. Peki bu kanun bizler için neden önemli?

Kanunun yürürlüğe girmesindeki amaç; olarak küresel tedarik zincirlerinde insan haklarının korunması ve çevresel yükümlülüklerin ihlâl edilmemesi hususunda destekleyici ve çerçeve belirleyici bir yol haritası ortaya koymaktır. Çocuk işçiliğin, zorla çalıştırılmanın, çalışanın yasal mevzuattan kaynaklanan haklarına halel getirmenin yasaklanması gibi esasen temel insan hakkı standartları uygulaması artık çok daha büyük önem arz etmektedir. Alman firmalarının kendi tedarik zincirlerine ve bu kapsamda insan ve işçi haklarına uyulup uyulmadığına ilişkin sorumluluk üstlenmeleri ve çalışanların haklarının korunmasına yönelik özen ve dikkat yükümlülüklerinin bulunduğu artık yazılı olarak ortaya konmuştur. Bu nedenle, Kanun’un etkilerinin yalnızca kapsamında kalan şirketler bakımından değil, tedarik ilişkisi içindeki ülkemiz müteşebbislerini de ilgilendireceği değerlendirilmektedir. Hatta öyle ki; Türkiye’nin Almanya’ya yaptığı tedarik ve ihracatın hacminin ne denli büyük olduğu göz önüne alındığında, Kanun’dan en çok etkilenecek ülkeler ve şirketler arasında Türkiye’nin ve Türk şirketlerinin olduğu rahatlıkla düşünülebilecektir. Dolayısıyla, bundan sonra, Türk şirketlerinin Alman şirketlerinin tedarikçisi konumunda bulunması nedeniyle Alman şirketlerinin denetimine tabi olacağını söyleyebiliriz.

Bu kapsamda; uluslararası faaliyet gösteren ve ülkemizden de ürün veya malzeme tedarik eden tüm büyük şirketler bu kanundan etkilenecek olup 01.01.2023 tarihinden itibaren 3.000’den fazla çalışanı olan, 01.01.2014’den itibaren ise 1.000’den fazla çalışanı olan firmaların bu kanun hükümlerinden sorumlu tutulması planlanmaktadır. Alman şirketlerinin bu kanuna uyup uymadığının denetimini ise Federal Ekonomi ve İhracat Denetim Kurumu (BAFA) gerçekleştirecektir. Kanun hükümlerine riayet edilmediğinin tespiti halinde ise firmalara para cezası ve/veya üç yıl boyunca kamu ihalelerine katılamama şeklinde yaptırımlar gündeme gelecektir. Elbette bu riski göze almak istemeyen Alman şirketlerinin, kendilerine ürün/mal satışı gerçekleştiren ülkemiz şirketlerinin bu kanun kapsamında yeterli olup olmadığını denetleyeceği, yeterli bulmadığı şirketlerden satın alma yapmayacağı ortadadır.

Kanun’un Getirdiği Yükümlülükler

  1. Risk Değerlendirmesi Yapma Yükümlülüğü:

Dünya çapındaki ticaret ağı, genel kabul görmüş insan haklarının yeterli seviyede korunmaması ve transparan ol(a)mayan yapıları nedeniyle bu anlamda risk teşkil etmektedir. Bu nedenle Kanun’un Alman şirketlerden beklentisi, kendi tedarik zincirleri içerisindeki şirketlerin insan hakları ihlâli risklerini irdeleyerek tespit etmeleri ve raporlamalarıdır. Bu yolda şirketler; insan hakları, çalışma ve iş yeri koşulları, çevre meseleleri ile ilgili durum tespiti yapmak mecburiyetindedir. Bu mecburiyet, risk analizlerini gerçekleştirmek, önleyici ve ihlâli ortadan kaldırıcı aksiyonlar almak, bunlara ilişkin belge(ler) tanzim etmek ve raporlamalar yapmak olarak yorumlanabilir. Bu doğrultuda şirketler politikalarını önceden belirleyip nesnel ve şeffaf şekilde ortaya koymalıdır.

  1. Durum Tespitinin Yapıldığını Gösterir Raporlama Faaliyetleri

Kanun, Alman şirketlerden bir önceki mali yıla ilişkin durum tespitinin yapıldığını gösterir yıllık bir rapor hazırlamasını talep etmektedir. Bu raporda açıkça şirketin hangi riskleri tespit edebildiği, bunlara ilişkin hangi önlemlerin alındığı, bu önlemlerin yeterli gelip gelmediği ve gelecekte hangi tedbirlerin alınacağı yahut alınması gerektiğine ilişkin bilgiler yer almalıdır.

Korunan İnsan Hakları Değerleri

Kanun ile korunan ve/veya korunması hedeflenen insan hakları şu başlıklarda değerlendirilebilir:

-Yaşam hakkı

-Sağlık hakkı

-Adil ve elverişli çalışma koşullarında çalışabilme hakkı

-İnsan onuruna yaraşır bir şekilde yaşama ve çalışma hakkı

-Çocuk hakları

-Köleliğe tabi tutulmama hakkı

-Zorla yahut zorunlu çalışmaya tabii tutulmama hakkı

-Dernek/sendika kurma ve toplu pazarlık yapabilme hakkı

-İşkence ve kötü muameleye maruz kalmama hakkı

-İnsanlık dışı ve aşağılayıcı, onur kırıcı muameleye maruz kalmama hakkı

Kanun’un Öngördüğü Cezalar

Kanun’dan kaynaklanan sorumluluklarını ihlâl eden şirketler hakkında 100.000,00-EUR’dan 800.000,00-EUR’a kadar değişen tutarlarda para cezasının tahakkuk ettirilmesi öngörülmektedir.

Bununla beraber, yıllık cirosu 400 milyon euro ve bundan yüksek olan şirketlerin de ortalama yıllık cirolarının %2’si oranında para cezası tahakkuk ettirilmesi öngörülmektedir.

Ayrıca, Kanun’u ihlâl eden şirketlerin üç yıllığına tedarik, inşaat veya hizmet sektörlerinde kamu ihalelerine katılmaktan men edilebileceği de belirtilmektedir.

Her ne kadar bu yaptırımlar Alman şirketler için söz konusu olsa da, Alman şirketlerinin tedarikçilerin de bu kanuna uygun ticaret yapmaları hususunda denetim sorumluluğu bulunduğu için sözü edilen ciddi cezalar göz önüne alındığı vakit Alman şirketlerin söz konusu tedarikçileri üzerinde Kanun’a uyum konusunda ticari ve hukuki baskı kurmaları beklenmektedir.

Sonuç

Tekraren kısaca dile getirmek gerekirse; Kanun’dan kaynaklanan sorumlulukları ve yükümlülükleri göz önüne alındığı vakit, riski göze almak istemeyen Alman şirketlerinin, kendilerine ürün/mal satışı gerçekleştiren ülkemiz şirketlerinin bu kanun kapsamında yeterli olup olmadığını denetleyeceği, yeterli bulmadığı şirketlerden satın alma yapmayacağı ortadadır.

Bu nedenle hızlı şekilde evrilen ticari hayata aynı hızda adapte olabilmek ve rakibimiz olan potansiyelli ülkelerin tacir şirketlerinden geri düşmemek adına kendimizi bu Kanun’un dolaylı değil direkt muhatabı olarak görüp faaliyetlerimizi revize etmek gerektiği kanaatindeyiz.


 

AV. ALPER ÇETİN (alper@cetinavukatlik.com)

 


 

Ofisimizin konu ile alakalı hizmetlerine ilişkin detaylı bilgi almak için: