Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni

Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni

Ticari işletmeler arası ilişkilerde hem finansman sağlama hem de alacakların güvence altına alınması, bazı hukuki enstrümanlar kullanılarak mümkün hâle getirilebilmektedir. Bildiğiniz üzere, günümüzde finansmana erişimde ciddi anlamda güçlük yaşanmaktadır. Bunun yanı sıra artık her bir ticari iş ve işlem, şirketlerin ödeme güçlüğü yaşayabilmesi ihtimâlinin giderek kuvvetleniyor olması nedeniyle bizler için hukuki ve ticari risk barındırıyor. Ticari işlemi güvence altına alabilmek ve finansman yaratabilmek adına, menkul rehni ya da kefalet sözleşmesi gibi araçlar sıkça başvurulan yöntemler arasında yer alır. Ancak her teminat yönteminin kendine has zorlukları vardır. Özellikle Medeni Kanun’da düzenlenen klasik taşınır rehni uygulamada ticari işletmeler için pek elverişli olmamaktadır. Zira bu yöntemde taşınır malın zilyetliği, rehin alan tarafa geçmek mecburiyetindedir. Bu senaryoda, ticari bir işletmenin üretim araçlarını veya stoklarını teslim etmesi durumunda faaliyetlerini sürdürememesi veya bu nedenle borcunu ödeyememesi gibi ciddi problemler ortaya çıkabilir.

İşte tam bu noktada “Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni” devreye girmektedir. Bu sistem sayesinde, taşınır malların zilyetliği devredilmeden rehin kurulması mümkündür. Aşağıda bu sistemin nasıl çalıştığını ve taraflara ne gibi haklar ve yükümlülükler getirdiğini detaylı şekilde ele alacağız.

Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Nedir?

Finansmana erişimi kolaylaştırmak amacıyla kabul edilen 20.10.2016 tarihli ve 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu (“Kanun”), 01.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile birlikte, teslimsiz ve sicile bağlı bir taşınır rehin sistemi hukuk sistemimize kazandırılmıştır.

Kanun uyarınca, rehin hakkı ancak rehin sözleşmesinin Ticari İşlemler İçin Taşınır Rehin Sicili’ne (TARES) kaydı ile doğar. Rehin sözleşmesi yazılı ya da elektronik ortamda düzenlenebilir ve yapılan işlemler her türlü vergi, resim, harç ve değerli kâğıt bedelinden muaftır. Sicile yapılan kayıt ise üçüncü kişiler bakımından bağlayıcılık sağlar.

Kimler Yararlanabilir? Hangi Varlıklar Rehnedilebilir?

Kanun, oldukça geniş bir uygulama alanına sahiptir. Rehin hakkı; kredi kuruluşları ile tacirler, esnaflar, çiftçiler, üretici örgütleri ve serbest meslek mensupları gibi gerçek ve tüzel kişiler arasında tesis edilebilir. Aynı şekilde, sadece tacirler arasında değil, esnaflar arasında veya her iki grubun kendi aralarında da rehin ilişkisi kurulabilir.

Rehne konu olabilecek varlıklar da kapsamlı bir şekilde tanımlanmıştır. Hammadde, lisans, ruhsat, ticaret unvanı, işletme adı gibi her türlü taşınır varlık ve hak üzerinde rehin tesis edilebilir. Hatta henüz malikin mülkiyetinde bulunmayan ancak ileride mülkiyete konu olacak taşınırlar dahi rehnedilebilir.

Şayet borç miktarı belli ise rehnedilecek varlığın, ancak borç miktarının tamamına ek olarak maksimum %20’sine tekabül edecek kadarı üzerinde rehin tesis edilebilir. Ayrıca rehin verilen malın eklentileri ve bütünleyici parçaları da rehin kapsamına girer. Bu parçalar, ayırt edici özelliklere sahipse rehin sözleşmesinde ayrıca belirtilmelidir. Ancak, eklentiler, sözleşmede aksi açıkça kararlaştırılmadıkça kapsam dışında tutulur.

Alacaklar bakımından da oldukça esnek bir yapı öngörülmüştür. Mevcut ya da gelecekte doğacak her türlü sözleşmeye dayalı alacak rehnedilebilir. Fakat Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında Yönetmelik‘in (“Yönetmelik”) 16. maddesi, belirli bir iş veya konu ile sınırlandırılmadan yapılan müstakbel alacak rehni sözleşmelerini geçersiz saymaktadır.

Rehnin Kapsamı Ne Şekilde Belirlenmiştir?

Kanuna sonradan eklenen “benzeri her türlü taşınır varlık ve hak” ifadesiyle, rehnedilebilecek değerlerin sınırlı olmadığı anlaşılmaktadır. Hammadde gibi işlenebilir mallar bakımından ise rehnin kapsamı oldukça önemlidir. Kanun’un 7. maddesi, taşınırın gelecekteki faiz, sigorta geliri, doğal ürünü ve ikamesi ile birlikte rehnin kapsamına girdiğini belirtmektedir. Ayrıca üretim sürecinde kullanılan taşınırlarla birlikte ortaya çıkan ürünler ve alacaklar da doğrudan rehinli hale gelir.

Bu düzenleme sayesinde rehin veren taraf üretim faaliyetlerine devam ederken, alacaklı da alacağını güvence altına almış olur.

Rehin Alan Açısından Güvence Nasıl Sağlanır?

Sistem, her iki taraf için de kazançlı görünmekle birlikte, özellikle alacaklı bakımından bazı riskler barındırır. Bu çerçevede rehin verenin kazancı, teslim etmeksizin rehnettiği varlıklardan kazanç sağlamaya devam edebilmesidir. Rehindeki riskleri ortadan kaldırmak amacıyla, Kanun, kapsamlı önlemleri ortaya koymuştur.

Öncelikle, sistemin güvenliği TARES üzerinden kurulan sicil düzeni ile sağlanmaktadır. Rehin tesis süreci dört aşamalıdır:

  1. Mevcut veya doğacak bir borcun varlığı,
  2. Tarafların iradesinin bu borcun ödenmesini güvence altına almak üzere rehne yönelmesi,
  3. Rehin sözleşmesinin hazırlanıp imzalanması,
  4. Sözleşmenin TARES’e tescil edilerek üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmesi.

Elektronik ortamda düzenlenen sözleşmeler güvenli elektronik imza ile, yazılı sözleşmeler ise sicil yetkilisi huzurundaveya noter onayı ile imzalanır. Rehin sözleşmesinde yer alması gereken asgari unsurlar ise Yönetmelik’in 9. maddesi ile belirlenmiştir.

Sicilde tescil sırasında iki farklı sistem öngörülmektedir:

  • İlerleme sistemi (tescil sırası esas alınır)
  • Sabit derece sistemi (taraflar derece ve sırayı belirler)

Bu sayede aynı taşınır üzerinde birden fazla rehin hakkı tesis edilebilir ve alacaklıların öncelik sırası açıkça belirlenebilir.

Temerrüt Öncesi Hak ve Yükümlülükler

Rehin hakkı aynî nitelikte olduğundan, borçlunun iflâsı, konkordato ilânı ya da rehne konu mala haciz gelmesi halinde dahi, alacaklı bu hakkını ileri sürebilir. Ayrıca alacaklı, rehinli malın zilyetliği borçlu ya da üçüncü kişide olsa bile, malın denetimini talep edebilir.

Rehin veren ise, rehinli malı zilyetliğinde bulundurmaya devam ettiği sürece onun değerini korumakla yükümlüdür. Rehinli taşınır devredilirse, bu işlem Sicile tescil ettirilmelidir. Aynı yükümlülük alacağın devri bakımından da geçerlidir.

Temerrüt Sonrası Alacaklının Hakları

Borçlunun temerrüde düşmesi halinde alacaklının başvurabileceği bazı özel yollar mevcuttur:

  1. Rehinli malın mülkiyetinin kendisine devrini talep edebilir.
  2. Alacağını varlık yönetim şirketlerine devredebilir (5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca).
  3. Kiraya verme veya lisans hakkını kullanabilir (zilyetliğin devrine konu olmayan mallarda).

Bu özel yollar dışında, alacaklı her zaman genel hükümlere dayanarak icra takibi başlatabilir veya dava açabilir. Yönetmelikte temerrüt sonrası hakların kullanımı detaylı biçimde açıklanmıştır.

Rehin Verenin Sorumlulukları ve Muhtemel Yaptırımlar

Rehin veren tarafın, kanunun öngördüğü yükümlülüklere aykırı hareket etmesi halinde hukuki yaptırımlar söz konusu olabilir. Örneğin:

  • Rehinli malın Kanun’a aykırı kullanımı,
  • Mülkiyetin devrinden kaçınma,
  • Alacaklıya zarar verecek şekilde rehnedilene zarar verme veya imha etme,
  • Sicile tescilden kaçınma ya da sicili yanıltmaya yönelik faaliyetlere girişilmesi,

gibi eylemler, alacağını tahsil edemeyen rehin alacaklısının şikâyeti üzerine adli para cezası ile cezalandırılabilir, ancak bu ceza, borç tutarının yarısını geçemez.

İşletmelerin finansal güvence ihtiyacına modern bir çözüm sunan Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni, teminat ilişkilerinde teslim zorunluluğunu ortadan kaldırarak hem borçluya hem de alacaklıya esneklik kazandırmaktadır. Uygulamanın etkinliği ise, kanunun çizdiği çerçevede doğru ve dikkatli hareket edilmesine bağlıdır.

Ticari işlemler ve/veya anlaşmalar ile ilgili müzakereler esnasında taşınır rehninin değerlendirilmesi durumunda avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri almak için info@cetinavukatlik.com e-mail adresi üzerinden her zaman Çetin Avukatlık Ofisi ile irtibata geçebilirsiniz.


Av. Alper ÇETİN (alper@cetinavukatlik.com)


Ofisimizin konu ile alakalı hizmetlerine ilişkin detaylı bilgi almak için: