Haksız Rekabet

Haksız Rekabet ve Ticari Hayatta Uygulanabilecek Hukuki Mekanizmalar

Haksız rekabet ve haksız rekabetin önlenmesini de içeren düzenlemelerin önem kazandığı günümüzde, ekonomik ve ticari ilişkiler serbest piyasa ilkeleri ile küresel standartlar doğrultusunda şekillenen bir yapıya kavuşmuştur ve bu çerçevede rekabet, ekonomik dinamizm ve verimliliğin sağlanmasında temel bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Ticaret hayatında faaliyet gösteren kişi ve kurumların rekabet içinde bulunmaları olağan ve hatta beklenen bir durum olmakla birlikte, bu rekabetin belirli sınırlar içinde yürütülmesi gerekliliği fikri ortaya çıkmış, haksız ve dürüstlük kurallarına aykırı davranışların önüne geçilmesi amacıyla yasal düzenlemeler getirilmiştir. Bu bilgi notu, mevzuatta “haksız rekabet” başlığı altında ele alınan durumları ve bu durumlarda başvurulabilecek yasal yolları özetlemeyi amaçlamaktadır.

Haksız Rekabet Kavramı

Olgusal olarak, kavram başta 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) olmak üzere çeşitli düzenlemelere konu edilmiş olup, bu bilgi notunda TBK ve TTK hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılacaktır.

TBK kapsamında haksız rekabet; bir kişinin doğru olmayan haber yayması, yanıltıcı ilanlarda bulunması ya da dürüstlük ilkesine aykırı hareket etmesi sonucu, bir başka kişinin müşterilerinin azalmasına ya da müşteri kaybı tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olduğu halleri kapsamaktadır.

TTK bakımından ise haksız rekabet, rakipler veya tedarikçiler ile müşteriler arasındaki ilişkilerde etkili olan aldatıcı ya da dürüstlük kuralıyla bağdaşmayan ticari davranış ve uygulamalar şeklinde tanımlanmıştır.

Bu çerçevede TBK’daki düzenlemenin kapsamı daha dar ve sınırlı iken, TTK’da haksız rekabete ilişkin daha detaylı düzenlemelere yer verilmiş ve yasaya aykırılık teşkil edebilecek davranışlar örneklenmiş ve somut belirleme ölçütleri ortaya konmuştur. Her iki yasa kapsamında haksız rekabet hükümlerinin bulunması nedeniyle uygulamada, uyuşmazlıkların çözümünde başvurulacak kanun belirlenirken tarafların tacir olup olmaması dikkate alınmaktadır. Tacirler arasında gerçekleşen haksız rekabet eylemleri bakımından TTK hükümlerinin, tacir olmayanlar arasında vuku bulan durumlar için ise TBK hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair Yargıtay içtihatları mevcuttur. Buna karşın, doktrinde bazı görüşler, TTK’daki daha geniş ve detaylı düzenlemelerin, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın tüm haksız rekabet uyuşmazlıklarında esas alınması gerektiğini ileri sürmektedir.

Haksız Rekabet Halleri

Türk Ticaret Kanunu, yalnızca haksız rekabetin genel tanımıyla yetinmemiş; aynı zamanda hangi somut fiillerin haksız rekabet oluşturduğunu da ayrıntılı şekilde düzenlemiştir. Bu doğrultuda, Türk Ticaret Kanunu’nun 55. maddesi uyarınca açıkça haksız rekabet sayılan başlıca fiiller aşağıda özetlenmiştir:

  • Üçüncü kişilerin veya onların mal, hizmet, iş ürünü, faaliyeti, fiyatı ya da ticari itibarı hakkındayanlış, yanıltıcı ya da gereksiz şekilde küçültücü açıklamalar yapılması,
  • Kendi işletmesine, ticari faaliyetine, ürünlerine, hizmetlerine, fiyatlarına, stoklarına veya satış yöntemlerine ilişkin olarakgerçek dışı ya da aldatıcı nitelikte açıklamalarda bulunulması veya bu yöntemlerle üçüncü kişilerin rekabette öne geçirilmesi,
  • Aslında sahip olunmayan birpaye, diploma veya ödüle sahipmiş gibi davranılması; bu suretle kamuoyunda kişisel veya kurumsal bir yetkinlik izlenimi yaratılması ya da gerçeğe aykırı unvan, meslek adı veya sembollerin kullanılması,
  • Üçüncü kişilere ait mal, hizmet, iş ürünü veya faaliyetlerlekarıştırılmaya elverişli davranışlar sergilenmesi,
  • Kendi ürün, hizmet veya faaliyetlerinin; başkalarının ürün ve hizmetleriylegerçeğe aykırı, yanıltıcı, küçültücü veya haksız şekilde karşılaştırılması, yahut bu yollarla üçüncü kişilerin öne çıkarılması,
  • Seçilmiş bazı mal veya hizmetlerintedarik fiyatının altında satışa sunulması; bu sunumların reklamlarında özellikle vurgulanarak, bu yolla müşteri nezdinde yanıltıcı izlenim oluşturulması (özellikle, benzer hacimdeki tedarik fiyatının altında gerçekleşen satışlarda, yanıltma karinesi kabul edilmekte olup, satıcının gerçek tedarik fiyatını ispat etmesi gerekmektedir),
  • Müşteriye sunulan ürün veya hizmetin gerçek değeri hakkındaek edimlerle yanıltıcı izlenim oluşturulması,
  • Özellikle saldırgan nitelikteki satış yöntemleriylemüşterinin karar verme özgürlüğünün sınırlandırılması,
  • Bir mal, hizmet veya faaliyetin özellikleri, miktarı, kullanım amacı, yararı ya da taşıdığı riskleringizlenerek tüketicinin aldatılması,
  • Taksitle satış sözleşmeleri veya benzer nitelikteki işlemlerde, kamuya yönelik ilanlardasatıcı unvanının açıkça belirtilmemesi, peşin ve toplam satış bedelinin veya taksitli satıştan doğan ek maliyetlerin açık ve yıllık oranlar üzerinden gösterilmemesi,
  • Tüketici kredilerine ilişkin ilanlardakredi verenin unvanının açıkça yer almaması, kredinin net tutarı, toplam maliyeti ve efektif yıllık faiz oranları gibi bilgilerin eksik veya yanıltıcı şekilde sunulması,
  • Taksitle satış veya tüketici kredisi sözleşmelerine dair form örneklerinde;sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, süresi, cayma ya da fesih hakları gibi hususların eksik veya hatalı gösterilmesi.

Bunların yanı sıra, sözleşmelerin ihlaline yönlendirme veya üçüncü kişilerin iş ilişkilerini bozacak nitelikteki bazı davranışlar da bu kapsamda değerlendirilmektedir:

  • Müşterileri, hâlihazırda başka bir kişiyle akdetmiş oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek suretiylesözleşmenin ihlaline teşvik etmek,
  • Üçüncü kişilerin işçilerine, temsilcilerine ya da yardımcı kişilerine, görevlerine aykırı davranmaları amacıylahaksız menfaat teklif etmek veya sağlamak,
  • Rakiplerin işçilerini veya temsilcilerini,işverenlerinin ticari sırlarını ifşa etmeye veya elde etmeye teşvik etmek,
  • Taksitli satış, peşin satış ya da tüketici kredisi sözleşmelerine taraf olan müşterileri, bu sözleşmelerifeshetmeye veya caymaya yönlendirmek.

Ayrıca, başkalarının iş ürünlerinden izinsiz yararlanılması da haksız rekabet oluşturabilir:

  • Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap, plan gibi iş ürünlerindenyetkisiz biçimde faydalanmak,
  • Yetkisiz şekilde elde edildiği bilinen veya bilinmesi gereken üçüncü kişilere ait iş ürünlerindenyararlanmak,
  • Başkasına ait pazarlamaya hazır çalışmaları,teknik yollarla çoğaltmak suretiyle izinsiz biçimde kullanmak.

Ayrıca, üretim ve iş sırlarının hukuka aykırı şekilde açıklanması, yani gizlice elde edilen ya da başka suretle hukuka aykırı şekilde öğrenilen ticari bilgilerin açıklanması ve kullanılması da haksız rekabet fiilidir.

Bunun yanında, iş şartlarına uymamak, yani meslek çevresi veya sözleşme ile belirlenmiş olan kurallara aykırı hareket etmek de dürüstlük kuralına aykırı kabul edilir.

Son olarak, dürüstlük kuralına aykırı genel işlem şartlarının kullanılması da bu kapsamda değerlendirilir. Özellikle, açıkça ya da yorum yoluyla uygulanacak kanun hükümlerinden önemli ölçüde sapma içeren veya sözleşmenin doğasına aykırı şekilde taraflar arasında dengesizlik yaratan önceden yazılmış hükümler bu kapsamda değerlendirilir.

Bu örnekler sınırlı sayıda olmayıp, uygulamada sıkça karşılaşılan somut hallere örnek teşkil etmektedir. Dolayısıyla, TTK’da açıkça sayılmamış olsa dahi, rakipler ya da müşteriler arasındaki ilişkilere zarar veren, aldatıcı nitelikteki ya da dürüstlük ilkesine aykırı her türlü fiil haksız rekabet kapsamında değerlendirilecektir.

Haksız rekabetin mevcut olup olmadığının tespitinde dikkate alınan üç temel ölçüt bulunmaktadır:

1. Ticari faaliyeti etkileyen bir fiil, işlem veya eylem olmalıdır.

2. Bu fiil, işlem veya eylem aldatıcı nitelikte olmalı veya dürüstlük kuralına aykırılık taşımalıdır.

3. Söz konusu fiil nedeniyle rakipler ya da tedarikçi-müşteri ilişkileri olumsuz yönde etkilenmiş olmalıdır.

Yargıtay kararlarında aşağıda sıralanan bazı davranışların haksız rekabet teşkil ettiği yönünde değerlendirmelere yer verilmiştir:

-Fırıncılar Odası tarafından belirlenmiş olan ekmek satış fiyatından daha düşük bedelle satış yapılması: “…Maliyetler dikkate alındığında, dava tarihinde 250 gramlık beyaz ekmeğin satış fiyatının 0,75 TL olması gerektiği, davalının ise 0,50 TL’den satış yaptığı ve bu durumun davalı tarafından da kabul edildiği, davalının söz konusu eyleminin haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne ve haksız rekabetin men’ine karar verilmiştir…”
(Yargıtay 11. HD, 2017/1916 E., 2018/7379 K., 26.11.2018)

-Tıp merkezine ait hasta bilgileri, muayene dönemleri ve aşı tarihleri gibi verilerin izinsiz kullanılması: “…Davacı şirkete devredilen müşteri verilerinin; hasta adı, adresi, muayene zamanı ve aşı günleri gibi nitelikli bilgiler olduğu, bilirkişi raporunda da bu bilgilerin izinsiz kullanımının haksız rekabet oluşturduğu belirtilmiştir…”
(Yargıtay 11. HD, 2015/4798 E., 2015/12224 K., 18.11.2015)

-Tek yetkili satıcılık sözleşmesine konu ürünlerin üçüncü ülkelerden ithal edilerek Türkiye’de satışa sunulması ve bu satışta, üretici firmayla doğrudan bağlantı varmış izlenimi yaratılması:

“…Davalının, ülkeye yasal yollarla ithal ettiği ürünleri satışa sunarken, üretici ile arasında bir yetkili satıcılık veya bayilik ilişkisi varmış algısı oluşturacak şekilde davranmaktan kaçınması gerekir. Mevcut durumda, davalının, davacının markasını ve unvanındaki belirleyici ifadeleri kullanmak suretiyle, böyle bir izlenim yarattığı, bu nedenle eyleminin TTK’nın 56. ve 57/5. maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği, mahkemece bu yönde karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması hatalı bulunmuş ve karar bozularak davacı lehine hüküm kurulmasına karar verilmiştir…”
(Yargıtay 11. HD, 2007/10509 E., 2008/13713 K., 01.12.2008)

Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, bir fiilin haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için; taraflar arasında mutlaka bir rekabet ilişkisi bulunması, haksız rekabet oluşturan davranıştan haksız kazanç elde edilmesi, fiili gerçekleştirenin kusurlu olması ya da mağdur tarafın zarara uğramış olması şart değildir.

Haksız Rekabet Durumunda Başvurulabilecek Hukuki Yollar

Haksız rekabet teşkil eden bir fiil karşısında zarar gören kişi ya da işletmeler tarafından başvurulabilecek çeşitli hukuki yollar ve mahkemeden talep edilebilecek hukuki talepler şu şekildedir:

1. Haksız rekabetin tespiti,

2. Haksız rekabetin men’i,

3. Eski hale iade (mevcut durumun ortadan kaldırılması),

4. Maddi tazminat,

5. Manevi tazminat.

1. Haksız Rekabetin Tespiti

TTK kapsamında ilgililere tanınan ilk hak, bir fiilin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığının mahkeme kararı ile tespitinin istenebilmesidir. Bu dava türü, TTK’da özel olarak düzenlenmiş olup, somut bir olayın haksız rekabet teşkil edip etmediğinin belirlenmesi talebiyle açılır. Bu dava sayesinde, yalnızca haksız rekabetin varlığı değil, aynı zamanda bir eylemin haksız rekabet teşkil etmediği de mahkemeden talep edilebilecektir.

2. Haksız Rekabetin Men’i

İlgili kişiler, halihazırda mevcut olan veya gerçekleşmesi muhtemel bir haksız rekabet fiilinin durdurulması amacıyla mahkemeye başvurabilirler. Bu kapsamda; mevcut haksız rekabet eyleminin durdurulması veya benzer bir eylemin yeniden gerçekleşmesinin önlenmesi talep edilebilir.

3. Eski Hale İade (Mevcut Durumun Ortadan Kaldırılması)

Haksız rekabet sonucu oluşmuş mevcut fiili durumun sona erdirilmesi ve ticari ortamın önceki haline getirilmesi amacıyla “eski hale iade” talebinde bulunulabilir. Bu kapsamda, haksız rekabet oluşturan araçlar, içerikler ya da uygulamalar ortadan kaldırılabilir.

4. Maddi Tazminat

Haksız rekabet nedeniyle zarara uğrayan taraf, bu zararın tazmini için maddi tazminat davası açabilir. Ancak bunun için; haksız rekabet teşkil eden bir fiilin varlığı, bu fiil neticesinde zararın meydana gelmesi ve bunu gerçekleştirenin kusurlu olması gerekir. Zarar gören taraf, kusurlu kişi veya işletmenin bu fiilden elde ettiği menfaat oranında tazminat talebinde bulunabilir.

5. Manevi Tazminat

TTK’da, bu nedenlerle kişilik hakları zarar gören birey veya kurumların manevi tazminat talep edebileceği açıkça düzenlenmiştir. Gerçek kişiler için “onur, saygınlık, özel hayatın gizliliği” gibi değerler; tüzel kişiler için ise “ticari itibar” kişilik hakkı kapsamında değerlendirildiğinden, bu hakları zedelenen taraflar, manevi zararlarının giderilmesi için dava açabilir.

Sonuç

Ticari hayatta sıklıkla karşılaşılan bahse konu meseleler, mevzuatımızda kapsamlı biçimde düzenlenmiş olup, bu çerçevede mağdur olan kişi veya işletmelere çeşitli hukuki imkanlar tanınmıştır. Söz konusu hukuki imkanların doğru şekilde ve zamanında kullanılması, ekonomik kayıpların önlenmesi ve ticari ortamda dürüst rekabet koşullarının sağlanması bakımından büyük önem arz etmektedir.

İncelemesi yapılan konular ile ilgili daha detaylı bilgi almak veya somut ihtilâflara ilişkin değerlendirilme ve hukuki mütalaa almak için info@cetinavukatlik.com adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.


Ofisimizin konu ile alakalı hizmetlerine ilişkin detaylı bilgi almak için: